top of page
  • Yazarın fotoğrafıYusuf Emir Culha

İsyan-İnanç

İçimde bir şeyler var kaynayıp duruyor. Ne çırpınıp duran kendimi ne de çarpışıp duran diğer insanları anlayabiliyorum. İnsan az çok katlanıyor acıya, kendini sarıp sarmalıyor bir çarşaf gibi. Yetiyor mu acıya dayanıp-ayakta kalmak tek başına? Tükenen bacaklarımı yoklayıp da koşmamalı mıyım? Çaresizce durup çepeçevre olanlara ve olmuşlara bir anlam yüklememeli miyim? Karşımdaki insan değil de birkaç çarpı onluk kaba et toplamı mı, ağzından taşıp duranları tutup sorgulayamıyorum. Suskuyu deneyip-giyinip yozları irdelemeliyim çünkü tanımıyorum kimseyi ayrıca gözlerim de soluklaştı. Milenyumlar geçse tanış değiliz, olmadık.

İnşaat tepelerinde fiyakalı adamlar, gri sert balonlar fırlatıyorlar alaşağı. Bizler kafataslarımızı sıkıştırıp duruyoruz. Bazısı sevda cümlelerini tutup çekiyor hepsi birer yağmur duasını imgeliyor aslında. Şu adamlar gövdelerini gösteriyorlar. Güzel sözler çağırıp yoklasak yine küfür gibi çarpacak metalleşmiş ellerine. Ayaklarım çukurlara takılıyor. Mescid-i Aksa gibi hissediyorum; yüzümün peygamberler soluğuna çarpmasına beş kala gövdemin üzerine yığılıyorum. İsyan doluyum. İnanç da akışını bulduğunda açgözlülük imha eder kendini değil mi?

Hipnozgazı mucitleri? Şehirleri saran ölüm korkusuzluğu, alışılmış ölgün duruş, tantana. Bu gökyüzünün ebabilsizliği, susuşsuzluk; biz yaşamaktan çok garip gazları soluduk durduk. İşlerimizi bitirdik derken eklendi bir yenisi. Silahlar savunmasızlara yöneltilen, seri atışlar, poligon. Kimselerin olmadığı dağ çığlıkları. Her yeni iş unutturdu bize güçlü nefesi, halbuki pek işimiz de yoktu; bitirmiştik her birini.

Metropoller ezip geçti? Düzlüklerde bekleyen bizler evlerimize koşup fırlatamadığımız kayaları avuç içlerimize anlattık, defterlerimize yazdık çığ olsun diye. Bilim bir şeyler anlattı durdu ağız dolusu fakat güzelleştirdi de cehennemleşmişliği. Afrika gibi hissediyorum; itilip duran bedenimi ve ruhumu ne kadar savunsam o kadar suçluydum. Soyguna karşı gülümsedim aksi yoktu. Anlamadığım kelimeler duydum, dostlarımdan birkaçı da indirmişti dimağıma taşları-sopaları.

Bizler oradan oraya kör tavşan. Ne kopup giden ne de sımsıkı. Bir şeyler olup durdu, bir şeyler ölüp durdu hep; dünyayı anlayamadık.


Yusuf Emir Culha

24 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yunus Berk Üstün 1982 yılında Meksika’nın borçlarını erteleme (monotoryum) talebi sonucunda ortaya çıkan borç krizi, bu dönemde uluslararası borç vermede ihtisaslaşan finans kuruluşlarını, ülke riski

“Çalabım bir şâr yaratmış iki cihân âresinde Bakıcak dîdâr görinür ol şârın kenâresinde Nâgehân ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm Ben dahi bile yapıldım taş u toprak arasında”1 Seyahat arzusu, ins

bottom of page