top of page
  • Yunus Berk Üstün

Hak, Hukuk, Gakguk

“Ne kadar muhalefet 'devlet yok iktidar yok' diyorlarsa da gören gözü kör kulağı sağır kalpleri mühürlenmiş. İlk günden itibaren askeriyle, polisiyle, jandarmasıyla herkes 11 ilde yerini almıştır. Terbiyesiz terbiyesizliğini bırakmaz. Bir tanesi Kızılay çadırları nerde diyor. Be ahlaksız, be alçak, be namussuz. Kızılay her gün 2,5 milyon kişiye yemek veriyor. Böyle vicdansızlık olur mu? ", cümlelerinin üstünden çok zaman geçmeden, "Sarsıntıların yıkıcı etkisi, olumsuz hava nedeniyle ilk birkaç gün Adıyaman'da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için helallik istiyorum.", dedi Recep Tayip Erdoğan. Ortadaki çelişkilerden ziyade TRT’de çıkan “Devletin organlarını yıpratma” sözleri canımı yakıyor. Kızılay’ın çadır satışı ise bambaşka bir fiyasko.


Bir sloganın gerekliliğini veya gereksizliğini bir kenara koyalım. Haklılığını ve haksızlığını da bir kenara koyalım. Hatta o sloganı hem gereksiz hem de haksız addedelim. Sloganı savunan ve dile getiren bir kişi olduğunu ve kalan herkesin de o kişinin karşısında olduğunu düşünelim. Yine de çoğun uğun kendi fikrini o bir kişiye dikte etme hakkı yoktur. Yani Stuart Mill’in dediği gibi: "Eğer biri dışında tüm insanlık aynı düşüncede olsa, o bir kişi de tamamen karşıt bir düşüncede olsa, o kişinin gücü eline aldığı zaman tüm insanlığı susturamaya hakkı yoksa aynı şekilde insanlığın da o kişiyi susturamaya hakkı yoktur. Bir düşünce, sahibinden başkası için hiçbir değeri olmayan kişisel bir şey olsa ve o düşünceden yararlanılmasına müsaade edilmediğinde şahsi bir zayiattan fazlası olmasa bu zaiyata sadece birkaç kişinin uğraması ile birçok kişinin uğraması arasında fark yaratırdı. Fakat bu düşüncenin susturulmasındaki asıl kötülük, insan ırkını, yaşayan nesli olduğu kadar gelecek nesilleri de bozguna uğratmasıdır; o düşünceye katılmayanlar, o düşünceyi destekleyenlerden daha fazla bozguna uğratılacaktır.”


"Acımızın olduğu böyle bir günde, böyle sloganlarla sayın cumhurbaşkanımızın ve diğer yetkililerin burayı ziyaretini sabote etmeye hakkınız yok. Sessizlik olacak. Dağılın gitsin, indirin şunları" , dedi Devlet Bahçeli. Herhangi bir bireyin ne zaman nerede ne söyleyeceğine karışma hakkımız olmadığı gibi o bireyin nerede neye karar vereceğine de karışamayız. Yani her bireyin karar verme, uygulama hakkı vardır. Kararın sonuçları da sadece bireyi ilgilendirir. Devlet, bizim oluşturduğumuz bir organizmadır ve bizim nerede neyi söyleyeceğimize karışma hakkına sahip olamaz. O halde nasıl oluyor da Devlet bahçeli “Sessizlik olacak!” gibi bir emir cümlesini kurabiliyor? Hangi yasaya dayanarak bunu iddia ediyor? Anayasa mahkemesi kalktığında görüşmemek üzere…

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yunus Berk Üstün 1982 yılında Meksika’nın borçlarını erteleme (monotoryum) talebi sonucunda ortaya çıkan borç krizi, bu dönemde uluslararası borç vermede ihtisaslaşan finans kuruluşlarını, ülke riski

Sözün bir kaçış-cambazlık aracı değil hakikati dile getirebilen bir hâl içerisinde olması arzulanır. Hem yüz akıyla bu dünyada hem de inandığımız ahiret hayatında hesap verebilme umuduyla sözün en kar

bottom of page